Aramızda iki sandalye boşluk vardı. Çekingen, kaçamak bakışlarını yakaladım ama yüzünde beklediğim mahcubiyet yerine afacan bir hınzırlık görünce şaşırdım, acaba hayatımın aşkı olabilir miydi yoksa karar vermek için çok mu erkendi? Usulca, ürkütmeden, hissettirmeden yaklaştık birbirimize. "Yaşın kaç?" dedi Dedim "27..." Hiç tepki vermedi, çok garibime gitti. Lavaboya giderken önümü kesti, dizlerimin bağı çözüldü, yığıldım dizlerimin üstüne. Elini beline koyup bir şeyler bağırdı. Kalbimin çarpıntısının kulaklarıma vurduğu uğultusu yüzünden duyamadım ama "Öl burda, bu dakka! Cesedini ciğnemek istiyorum!" deseydi neşterle kalbimi kendim keser verirdim. Yerimize geçtik film başladı. Pür dikkat 300 kişi, azami sessizlikle, Yavuz Çetini aynı ayda kaybetmiş olmamıza rağmen adını sanını bilmedikleri öldü sanılan bi zibidinin belgeselini "kültür kültür kütür kütür kültür" diye diye izleyip daha da bi kültür mantarına bağlıyorlardı. Biramı açtım, sigaramı yaktım. İlk duman ağzımdan süzülüp burnumdan vücuda dönüş yaptı, tıpkı nazlı ve işveli bir kadın gibi. Film sarmadı ve kolumda bir sıcaklık hissettim. Baktım, O! Eğildim Ona doğru ama anlamadım dediklerini. Bira kokum tiksindirmesin diye ciğerlerini iki nane şekeri attım ağzıma. Gördü ve "Alabilir miyim?" dedi. Kutuyu boşalttım avuçlarına. Hiçbişey olmamış gibi döndü gitti, içimde saçma bir hüzün-huşu karışımıyla bırakırken beni ardında. My Woman by Gülce Duru & Can Gox on Grooveshark Perdeye bakıyordum ama hayalimi izliyordum. Daldım düşüncelerime. Gelmiş, geçmiş, gelecek, an gelip geçti gözlerimden sanki 20 yıl sürdü ama fotosentez yapan insanlar evreninde 5 dakika bile dolmamıştı. Derken usulca bir dokunma, bir ürperti hissettim kolumda gene. Gene O! Kulağımı yaklaştırmamı işaret ediyordu hiç konuşmadan. Kalbim küt küt eğildim, neler söyleyebileceği ihtimalleriyle heyecandan dolup taşarken. .... ... .. . O an Romeo ve Julieti ezberden okusa, destanları ve bütün güzel sözleri bir nefeste sıralasa bu kadar sarsılmazdım. ..... .... ... .. . Kulağımın boynumla birleştiği, benim için çok değerli olmayan ve kendilerine bunu bildikleri için minnettar olduğum hiç kimselerin bilmediği o pürüzsü, ben kokan, yumuşak noktaya iki ıslak dudak bir serçeyi öldürmemeye çalışırmışçasına büyük bir özenle ve en sadece en büyük aşıkların verebileceklerine inandığım yoğun duygu dolu bir buse kondu. Öpücük demek hakaret olur gibime geldi. ..... .... ... .. . Nefesim gerçek manada kesildi ve kalbim krize girmemek için beni bayıltmaya çalışıyordu fakat bu kadar değerli bir anı belki hayatım boyunca yaşayamayacağımı ve belki de insanların büyük çoğunluğunun hiç bunu veya benzerlerini yaşa(ya)madan göçüp gittikleri gerçekliği beni ayık tutan adrenalini yatıştıran seratonini salgılattı. Ah minel hormonlar... iyi ki varsınız genellikle. Kafamı topladım, bakışlarımı gözlerine sabitledim, ılık nefesini yüzümde hissettim... Gözlerinin içi gülüyor minik dudakları tebessüm ediyordu... ben böyle güzel yüz görmemiştim, hiçbir Ankara gecesinde, Ay'ın ve Yıldızların altında... Hınzırca iç gıcıklayarak kıkırdayıp kaçtı yerine, sanki çok ayıp ve gizili bir işi 300 kişinin arasında, gözleri önünde örtülü ve gizlice yapıyormuşuzcasına... Bu mutlaka Azrail olmalıydı. Yıllardır içtiğim alkol, kullandığım sigara ve biraz uyuşturucu üstüne sağlıklandırmaya çalıştığım dağınık hayat tarzım en sonunda kalbime dayanmıştı ve kalbim buna dayanamıyordu. Duyduğum çarpıntılar da büyük ihtimalle krizin işaretleriydi ama Azrail umduğumdan çok çok daha güzel, zarif, ironik bir biçimde hayat doluydu. Tahminlerimden sadece birisi doğru çıkmıştı: Ölesiye korkutucuydu ki ağzımı açıp bir kelime bile sarfedemiyordum. .... ... .. . Mantığımı inancıma üstün kıldırmaya yeltenip kalbimi tutmamaya özen göstererek ayaklarımı lavaboya sürüdüm. Yüzümü yıkadım, derin derin nefes alıp verdim. Aynada kendime baktım ve "İşte senin de sonun bu!" dedim "Seni bu lanet lavaboda götünden bokun akmış cenin pozisyonunda kalbini tutarak ölmüş olarak bulacaklar... bu çok iyi!" Yüzümü silip son takatimle bedenimi bara sürükledim. 300 kişi kültür izliyor, kültür soluyor, kültürden orgazm geçiriyordu ve azrail ağır ama emin adımlarla bana yaklaşıyordu fakat ben bunu içkimden ilk yudumu alana kadar farkedemeyecektim... Ölüm döşeğindekilerin sürekli ağızlarının kuruduğunu biliyodum, bu yüzden pamukla su veriliyordu ya zaten... Kibirim bu hale düşmeme engel olacaktı elbet! Kendi son yudumumu kendim alacaktım! Yolluğumla birlikte son yolculuğuma tek başıma çıkacaktım... hem belki biraz sakinleştirip cesaret bile verirdi... ..... .... ... .. . Küçükken okuduğum kitaplardan, dinlediğim sözlerden aklıma şöyle bişey geldi "...size bedenlerinizi biz verdik. Onlara en iyi bakmak sizin vazifenizdir ve şüphesiz ki ahir gün gelip çattığında sizleri ilk yarattığımız gibi toprak ve çamurdan tek ve eksiksiz olarak yine biz dirilteceğiz..." Artık bunca yıl kalbime, ciğerlerime ettiğim işkenceler mi içimi cız ettirdi yoksa daha küçüç ve pragmatist düşünüp de "O kadar uykudan sonra geceden kalma olmayalım kanka!" mı dedim kendi kendime bilemiyorum ama alkol değil de kahve sipariş ettim: "Bir espresso, double!" Öleceksem en klas ben ölecektim. Hayat bir oyun, bir gösteriyse ve ben sahnedeysem, ışıklar o an benim üzerimdeyse, bu sahne benim mologumsa öyle bir oynayacaktım ki izleyen her melek, şeytan ve cin insan olup ölebilmek için tanrının kapısını aşındıracaktı. Bu sahneye 27 yıl önce girişim sakin-sessiz olmamıştı çıkışım da bundan geri kalmayacaktı. Gittiğim yerde önceden karmaşa yaratıp ünlü olmanın dayanılmaz çekiciliği ise sadece bu işin cabasıydı ;) .... ... .. . Gelmesin diye o an dünyadaki en dindar insan olduğum adımları duyum önce. Ağır ağır, ama acımasız bir neşeye sahip, usulca ve emin.... Sonunda t-shirtim çekiştirildi.... Aman Allahım! Ölmek istemiyordum bu yaşanamayası dünyada! Çok ironikti, yaşamayanlar ölebilemezlerdi ki, di mi? Ama ölüm tam anlamıyla ensemdeydi. Ağır, vakur ve gururlu bir jestle döndüm 1000 yıl boyunca. Karşımdaydı, hazırdı, gülüyordu, avından zevk alan bir avcının mutluluğu okunuyodu gözlerinden... "Otur..." dedim "yanıma!" "Yalvarırım otur! Gitmeden önce bişeyler içelim bari! Yol çok uzun, hayat çok tatlı son tadı bu kahve aroması kalmasın mı?" Binlerce şükür ki ikiletmedi. Oturdu yavaşça. Kutsal bir varlığa alkol teklif edemezdim ama bütün dünya tatlarını da bir anda alıp insafa gelmesini de arzuluyordum. Sonunda bardaki hatuna sipariş verdim: "Bir karışık meyve suyu buraya, lütfen (ağır olun yavaş gelsin diyemedim)!" O pipetten meyve suyunu içerken sanki benim damarlarımdan kanımı emiyordu. Bir süre oyalamayı başardım. Konuştum, anlattım, dinledim.... Film bitene kadar ertelemeyi başarabilmiştim ama artık ışıklar yanmıştı ve gidiciydim, bu kesindi artık! Tek tesellim muhteşem ölümüme sadece melekler, şeytanlar vs. değil artık 300 kişi daha tanık olabileceklerdi. Kim bilir belki o anda bir toplu intiharın fitilini ateşleyip diğer tarafa kafile olarak omuzlarda bile gidebilirdim!? Hala kendi götümün derdindeydim her insanın son noktasında olduğuna inandığım gibi... ..... .... ... .. . Sonunda ayrılık vakti gelmişti, 300 kişinin önündeydim, ışıklar üzerimdeydi... Herkes er geç gidecekti ama lanet olsun, lanet lanet lanet binlerce lanetler olsun ki BEN DE Mİ LAAAAAN! BEN DE Mİ!!!!!! Ve buna tek tepki sessiz bir: "Evet, sen de. Hem de bu gün bu saatte burada özellikle." idi. Takatim tükendi, dizlerimin bağı çözülürken kuyruğu dik tutmak için son çırpınış olarak, sanki bilerek, isteyerek, planlayarak hatta pratik yapmışçasına ağırca diz çöktüm önüne ama tabi ki bu bir kabullenmenin boyun eğişiydi... Son sorularımın hep daha derin olacağına inanmıştım, ah minel kibir... ama olay şöyle tezahür etti; Ben: "Senin adın ne (ey Azrail, gerçeğini soruyorum!)?" O: "Zeynep (gülümsemeyle birlikte)" B: "Yaşın kaç? (kaç yıldır bu dünyadan can hasat edip götürürsün bilmediğim kıyılara? anlamıyla) Her kadının söylediği o masum yalanın perdesi arkasından gözleri parlayarak "(parmaklarıyle 2 göstererek) Üç!" dedi... ..... ... .. . Aslında tam tamına 6 yaşındaydı! Başka bir deyişle: 11.352.960.000 milisaniyeden fazladır bu dünyadaymış!
Ve cevabının sonunda vakit gelmişçesine kolları şeklindeki orağını kaldır ve göz açıp kapayamadan bana sarıldı... ve... ... ve... .. ve ben... (lanet olsun!) . VE BEN ÖLDÜM! LANET OLSUNDU AMA ÖLDÜM! O ANA KADAR HİÇ YAŞAMAMIŞTIM AMA İŞTE O ANDA ÖLDÜM LAN! ÖTESİ BERİSİ YOKTU A.Q.! ..... ... .. . Çok kadın tanıdığımı düşündüm, hiç kadın tanıyamamış olmaktan hep ödüm koparcasına korktum, kadınlar bana dokunsunlar, öpsünler, sarılsınlar diye ne paralar, diller, göz yaşları, çirkeflikler, piçlikler, gizli anılar döktüm çirkince ama.... ama.... Ama işte bu karşılıksız, saf, katıksız, çıkarsız, yalın, içten, duygu dolu, sıcak, huzur veren siktiğimin kucağı benim 27 yılımın boşluğunu, ezikliğini, çaresizliğini, güçsüzlüğünü yüzüme bir tokat gibi öyle bir çarpmıştı ki bi daha ne zaman toparlanabileceğimi ya da toparlanmak isteyip istemediğimi hala bilmiyorum.... ve ben öldüm.... her son bir başlangıç, her başlangıç yeni bir kuşkuydu, umuttu ya... tanrı benim ya zamanımın gelmediğini düşündüğünden ya da cennetini de cehennemini de ve arasındaki herşeyi pisleteceğimi düşündü ki öldüğüm an kaldığım noktadan bedenime geri koydu.... Eeee herşeye kadirdi ne de olsa, sırf yapabildiği için yapmış bile olabilirdi... bilmiyorum, umursamıyorum.... Ben dün bu olaydan sonra bi kere daha doğdum.... Şimdilik şaşkınlıktan izini kaybettim Zeynebin ama aramak çok da eğlenceli olacak... Son gün buluşmak üzere, seni çok sevdim be Zeynep, ama asla senin beni o an sevdiğin kadar sevebilemediğim için çok da özür dilerim... --------------------------------------O-------------------------------O-------------------------------------------- Not: Bu olaylar esnasında öğrendim ki Zeynep Azraille gerçekten tanışmış doğarken. Hayata tutunmuş, asılmış, koparmış, almış ve haketmiş. Bütün organları normal insanlara göre ters yönlerdeymiş. Ama yaşadığı hiçbir zorluğu hissetirmeyebilecek kadar vakurmuş. Sevdiği çocuğun adı Diyasmış ve kendisi bi yabancıymış. Arkadaşlarını, oyuncaklarını ve köpeğini en çok seviyomuş. Ve "büyüyünce ne olmak istiyosun?" sorusuna şöyle cevap veriyormuş: "Annem gibi!" ...... .... ... .. . ~SON~
Les Ondes Orientales by Dhafer Youssef on Grooveshark Ben dün seviştim... Çok net ve kısaca diyebilirim ki: Çok iyi geldi! Bunca zaman seks hakkında okudum, yazdım, dilime vurdu konuştum, pratiğe yeltendim zemin kaygandı düştüm derken bütün emeklerim dün gece meyvesini verdi sanırım. Başka bir deyişle "teoride desen zehir gibi(ydim) pratik dersen sallanmakta(ydı)". Bunca yıl Şebnem Ferah'ı dinledim ama aklımın erdiğini sandığımda bile "içine girdiğin küçük, kaygan deliği yeni ve büyük bir dünya mı sandın?" sözünü anlamak dün geceye nasipmiş demek ki dedim kendi kendime. Olayın hep deliğe duhul edince başladığını sanıyordum ama meğersem bu sadece pastanın üzerindeki kremasıymış, coup de grâce'miş, şah-mat mış.... mış mış mış... Asıl önemli olan iki tenin en temel iletişim biçiminde birbirleriyle iletişmeleriymiş. (Şu yeni telefonları göt göt dayayınca müzik, resim, contact, vb. aktarma olayı, NFC, sanırım bundan esinlenmiş). Yıllarca hiç susmadan konuşsanız da bu kadar çok duyguyu doğru ve anlaşılır bir biçimde karşınızdakine anlatmanız imkansız gibi görünüyor bana. Dokunmak iyileştirir diyorlardı inanmazdım. Neden her inanmadığım şey başıma geliyor ki? (Durum buysa yaşadım çünkü beni cennet ve 7 hurim bekliyor demektir >:]) Kollarımın arasında kıvrılan, bükülen, yanan, inleyen, kurtulmaya mı hapsolmaya mı uğraştığı belli olmayan beden o an sanki bir müzik enstrümanına benziyor. Yanlış perdeye temas kakafonik seslere neden olabilir. Doğru armoni ise dünyanın en güzel konçertosunu oluşturabilir. Bu kadar müzik analojisi kullandıktan sonra saptadıklarımı aynı betimleme içinde paylaşmalıyım. Rahatlatan, iyileştiren, ruh temizleyen, dinginleştiren, huzur veren, mutlu eden, dünyanızı siken bir seks için şu ekteki noktalar önemli bence: 1) Tensel uyum: kokusu, tadı, hissi çok önemli. 2) Amaç: tarafların ikisi de aynı noktaya ulaşmayı hedefliyor mu? Erkek bir an önce mil'i mikaileye monte etmeye hevesliyse ergencikler gibi ve dişi hazzın uzamasını arzuluyorsa kusura bakmayın! Pistonları yanlış sıralamada çalıştıran bozuk bir krank miline dönüşür bir anda seks. Sonra? E sonra amı götü dağıtırsınız haliyle. Az okuyun la! 3) Ritm: At yarışında değilsin canım kardeşim ama balıkları ürkütmemek için kürekleri ağırdan da çekme bi zahmet! Başladığın ritmle bitirme. Bak diyorum: 5 dakka sonra pertsin. Kıza da acı! Amacın bööle bi zevzeklikse git bi peçete kullan hem kıza hem kendine az saygın kalsın, hödük! Milleti zorla frijit, zorla lezbiyen yaparsınız kımıl zararlıları sizi! Güzel bi müzik dinle mesela. Hep aynı ritmle mi gidiyo? Gidiyosa 2-3 seferden sonra sıkılmıyo musun? Biraz dalgalanma olsun be! Yukardaki müziği örnek al kendine mesela. Hızlan, yavaşla, bi süre oyalan, o muhteşem vadiyi genişlet, bi şaha kalk da haşmetin görünsün, görenler titresin, karınlarından önce gözleri bayram etsin, dört nala sür sonra bi süre. Gideceğin yer değil yolculuk önemli unutma! Bazen yükselen yüce dağların (meme amına koyim meme! sen ne anlarsın zaten benzetmeden, söz sanatından, kapalı istiareden falan filan....) arasından, bazen ayrık vadilerin (çok seksi deil mi?) yamaçlarından geç. Dünyanın düz değil yuvarlak olduğunu keşfet veya kabul et artık mesela. Bakış açını değiştir. Bulunduğun diyarın hemen ardına bakınca nice başka güzelliğin olduğunu gör. Çöller gibi kurak kalmış dere yataklarında boncuk boncuk damlalardan iç mesela. Mesela güney'e in orda. İki tepenin sahibine haz ziyaretçisine huzur verdiğini fark et.... Daha da bunlara derinlemesine girmiycem. 4) Şiddet: Hep Mezzo Forte dayandığında kendini çok performanslı sanıyosun di mi? Pirelli sana hiç bi bok öğretememiş hacım: Kontrolsüz güç güç değildir! Arada bi piyanolara düş, usul usul. Bi kreşendo sonra mesela. Forte forte forte forte, tempo tempo tempo tempo diye boşuna dil dökmedi kızlar, az anla! 5) Ahenk: Bütün bu yukarıdakileri toparlarken bir senaryon, bir hikayen olsun a.q. Arada duruşlar yap şaheserini boyayan ressam gibi. Sen karşındakini gör zevke gel o seni süzsün aşka gelsin icabında. Sıcağın alnında esen sert rüzgarın bir anlığına kesilmesi gibi olsun. Cayır cayır yansın tenleriniz. Sonra bir anda sahile vuran dalga gibi çarpışsın terli, kaygan, sex kokan vücutlar... Sadede gelelim çünkü yazımla manuel takılınmasını istemiyorum. Sonuç değil, süreç odaklı olun. Bazen lazım olsa da çoğunlukla emreden bir patrondan ziyade katılımcı bir lider olun. İçinizdeki "sen gösterirsen ben de gösteririm" diyen çocuktan çekinmeyin, utanmayın, salın dağlara, tepelere, vadilere, ovalara... Söz veriyorum junior belki de hiç olayı farkedip ayılmadan siz zaten yeterince doymuş olcaksınız... Belinize kuvvet... Kızlara not: Put gibi yatmayın a.q. az dominant olun patron gibi, az kıvrak olun balık gibi, az ürkek, çok cesur olun. Bitti.
Wrong Side of The Road by Can Gox on Grooveshark Ya hacı ben ne pis bi adam oldum lan?! Eğer facebook bile aklınızın nereye çalıştığını kestirip ona göre genel verici, seçici geçirgen olmayan, escort kızları tanıyor olabileceğin kişiler mahiyetinde arkadaş olarak öneriyorsa bi yerlerde bi şeyler çok ters gitmektedir galiba. Mesajlarımın izlenmesinden mütevellit oluşan kişisel hayata tecavüz ve mahremiyet sınırlarının aşılmasını bi tarafa bıraktım. Bükemediğim bileği öpüp kendi amaçlarım doğrultusunda da çok kullandığım oldu bu aç gözlü tutumu ama abicim bu son noktadır yaa. Lan zaten beynimden, ellerimden, kültür ve bilgi birikimimden, arkadaş çevremden v.s. kazanabileceğin kadar kazandın lan! Bırak çükümden kazanma olm, o bana mahsus kalsın! Hayır korkuyorum bi deli anıma denk gelecek de deli gibi motor ekleme çılgınlığı yaşıycam, birini ayarlıycam, kesicekler götümü kuytularda. Sonra kimden hesap sorcam hacı? Sadece kendimden mi? "Peki hırsızın hiç suçu yok mu?" demeyecek mi kimse? (Demiycek a.q.!) Sırf bu korkudan Hollywood filmlerini aratmayacak bi planım bile hazır. Ben kendimi biliyosam ikinci büyüğün ortalarında celallenirim bohem bir yanlızlık ve boşlamışlıkla. E ben de her duruma hazırlıklı (bazen aşırı hazırlıklı, misal: sevişemeyeceği bariz gecelerde bile ergen bebeler gibi cüzdanında prezervatif taşımak gibi. Ama sorarım size: hiç balon bulamadınız diye dehşet bi kukuyu teğet geçip out'a çıktınız mı lan? Yaşa sonra böbürlen bana. Bir kere hata yaparsan insanların hatasıdır, ikincisinde sen aptalsın gibi bi felsefe bile var a.q.! Ben taşırım hacı!) olmam ile övünen bi adam olarak elbette bu duruma uygun da beyin-omurilik bağlantısı arasına aşırı alkol dolması kaynaklı iletişim kopukluğunda otomatik devreye giren götü kurtarma planlarına sahibim. Ne kadar zom olursam olayım, gerekirse 2 gün aralıksız uyuyayım gene de cüzdanı, telefonu, anahtarları ve ayakkabıları kaybetmem! Gelelim plana: Buhrana girilip aç tavuk gibi bulunan her potansiyel motor didiklenmiştir. Amma ve lakin bunların sapları, sapıkları, abileri, dallamaları, ceza evinden taze çıkmış üç leşi olan "dördüncüyü de tez vakitte bulsam da bedava yemek, yatak v.s. sosyal tesislere geri dönsem hem de Bilo'nun bana olan borcu onda kalmasa" diyen bi amcası-dayısı olabilir. E napcaz önce göt sonra junior'ı düşüncez. Ne yardan ne serden hikayesi gibi yani. Didiklemenin akabinde ateş gibi yanan veya bana katakulliye yeltenen kızın (a.k.a. ceylan - hayvandan esinlenilmiştir, gerçekte de o kadar güzel ceylan adlı hatun görmedim. Bööle bi isim-tip-karakter önyargılar silsilesine sahibim işte.) telefonu alınır. Telefonunu gizli aramalara açması söylenir ve kafamda belirlediğim (söölemem paşam, sonra gel elinle koymuş gibi al beni di mi?) bir noktada randevu verilir. Bu nokta kalabalığın dışında, kişilerin ayırt edilebildiği bir noktada ama aynı zamanda kalabalık içindeyken görülebilecek bir nokta olur. Ayrıca bu noktaya yakın, güvenilir bir taksi durağı olması ve aracınıza 3-5 dakika içinde yürüyebileceğiniz yakınlıkta olması gerekir. Kararlaştırılan saatte Ceylan aranır ve gelip gelmediği öğrenilir. Gelmediyse 15 dakikaya noktadan ayrılınacağı tehdidi savurulur, gelmişse üzerindeki kıyafetler, saç rengi, gözlüğü ve muhabbet ilerlerse foreplay ve ön hazırlık amacıyla iç çamaşırlarının renkleri, desenleri vs. sorulur. Bu sırada ceylan telefonla yönlendirilerek de "kişinin kalabalık dışındaki ayırt edilebilip kalabalıklar arasından gözlenebileceği koordinatlar"a ulaştırılır. Hatunu ayırt ettikten sonra en yakınındaki yol kenarına gelmesi ve takribi 5-10 daikak içerisinde önüne yanaşıp "Seni Arslan'a götürcem!" (Arslan değişebilir, kızın cemaatine bağlı olarak) parolasını söyleyen taksicinin aracına binmesi ve konuşmaması gerektiği bildirilir. Bu heyecandan ve gizemden tahrik olmuş, cesur ceylanın kukusu yavaştan sulanmaya, memeleri büyümeye başlamalı. Hayır, tam tersi zaman kazanmaya, başkalarıyla göz teması kurmaya, eli ayağına dolanmaya, terlemeye, saçları yerine burnuyla oynamaya, konuşurken "ııııı....eeeee..... şeeeey...." gibi sesler çıkarmaya başladıysa telefonu direkt kapatın, istifinizi bozmayın (ki telefonu hands free kullanıp ağzınızı okuduğunuz bir kitapla gizlemek suretiyle müzik dinliyormuş olduğunuz izlenimini vermeniz gerektiğinin kritik olduğundan bahsetmiyorum bile, yoksa aniden kuşu alırlar kafese, görürsünüz ebenizi ve vajinacağzını. Dediğim gibi, olumsuz bir durumda istifinizi bozmayın, kitabı 1-2 dakika daha okuyun, knearını kıvırıp (kıvırmak kilit hareket burda. Sürekli okuyacak izlenimi veriyo) kenara koyun, bi sigara çıkarın, civardakilere laf atın, o sırada telefonunuzu çıkarıp kulağınıza dayayıp konuşun falan ama bi 10-15 dakka mekanı sakın terketmeyin çünkü en güvenli yer kalabalıkların arasıdır. Zebra misalı! Sonra yolunuza gitmeden önce güneş gözlüklerinizin arkasında ceylan tarafında kopan pandanemayı falan da izleyebilirsiniz. Ortalığın süt liman olduğuna kanaat getirdiğiniz vakit mekanı terkedip istediğiniz yere ağır, entel, hatta gay vari adımlarla gitmekte özgürsünüz (gene de tedbiri elden bırakmayan hacılar) Ama diyelim ki olay ilk anlattığım gibi bir film edasına dönüşmeye başladı. O zaman telefonu kapatın ve gerekli kriterler arasında değindiğim taksi durağına doğru ezik, başı önde, çekingen adımlarla yürüyün. Eli yüzü düzgün, dürüst tipli bi taksiciye kıçın kıçın yaklaşın ve hikayeyi anlatmaya başlayın. Çok mert bi tipse direkt olan biteni de anlatabilirsiniz diycem ama ben olsam yapmam. İki şeyin emaneti yoktur: Para ve Hazır Kuku! Sonra adam "zati hazırmış yelloz kevaşe. Bu dalyarak götürene kadar ben kayarım daha iyi kayarım" gibi gerçek dışı hayallere kapılarak sizi saf dışı bırakmaya çalışabilir. O yüzden benim hikaye önerilerim: - Kızı sevdim ailesi vermedi. Abileri takip ediyo olabilirler. Şu kızın yanına gidip, parolayı söyleyip şuraya getirebilir misin? - Abicim ocaana düştüm. Ben şööle şööle bi adamım (burası da sizin zekanıza kalsın artık. O kadar aptal adamlara kuku harcanmamalı. Adımızı kötüye çıkarıyonuz performans fakiri, fantazi kıtı dallama barzolar!). Şu gördüğün kıza da yangınım. Ama şööle bööle, aman şööle aman bööle. Gitsen yanına parolayı söölesen. O da bincek zati konuştuk, seni bekliyo. Sonra takip edilmediğine dikkat ederek alengirli yollardan 10-15 dakika takip ederek şuraya getirsen (arabanın yanı). Hatta telefon numaranı versen de sakat bişey oldu mu diye ben seni arasam fatura hiç sana girmese... falan filanla abiyi kafala. Bu hikayeler çoğaltılabilir ama ÖSS'nin el altından dağıtılan sorularına daha fazla dönmesin. Birazcık omuz üstündeki şeyin içindeki organınızı da kullanın canım. Kullanılmayan organ işlevini yitiriyo (mesela pipileriniz buna güzel bi örnek). Herşey istediğiniz gibi gidiyosa. Ceylanın ardından apar topar koşup taksi çağıran birilerini görmediyseniz ya da bir araba garip bi şekilde hareket etmediyse taksi ardına vaziyet iyiye gidiyo demektir. Kısa süre sonra çok şanslı olcaksın! Araca doğru yürünürken taksici amca 5 dakka sonra aranır. Durum raporu istenir. İzleyen varsa atlatıp atlatamayacağı sorulur, yoksa buluşma noktasına yönlenmesi rica edilir edeplice ve biraz korkakca. Korkaklar eve hep dönerler! Kaçanın anası ağlamaz, tabi kendi de son tahlilde! Ok. Plan tıkır tıkır işliyosa sen aracına ulaştın, kız da ilgili noktaya. İki seçeneğin var: 1) Kız taksi parasını ödesin ve inip senden işaret beklesin. 2) (Biraz riskli ama getirisi daha fazla) Sen taksiyi karşıla, amcayla tokalaşırken bi 50lik falan sıkıştır (cimri olma lan! Piyasadaki risksizce ulaşabileceğin 50 liralık kukuların süngerden falan farksız olduunu bilmiyon tabi). Taksiyi uğurla, sigaradan son nefesi al ters olarak tıp diye at öteye, mal gibi-aç tavşanlar gibi lök diye yapışma hemen kıza! Sen tuvalet pompası değilsin, unutma! (Hem kuzeyde unutma hem de güneyde. Ama bazen özellikle güneye istisna gösterebilirsin hareketlenmelere bağlı olarak) Önce bi kendine güvenli dik dur, allah allah dedirttir. Kolarına kavuştur, ağırlığı tek ayağa ver, kızı önce yukarıdan aşağı sonra aşağıdan yukarı (öss cevap anahtarına bakar gibi hızlı hızlı değil) yavaş yavaş, tadını çıkara çıkara, gözlerinle soya soya, zaten işi beyninde pişirircesine süz. Tam burda 2 not: 1) Sigarayı hala atamadıysan yukarı doğru süzerken yüze geldiğinde gözlere kitlen delici ve hafif umursamaz-sorumluluk yüklemeyen bilakis özgür bir şehveti alevlendiren bir bakışla. Son nefesi çok daha derin çek, ağzından dışarı yavaşça dumanı verirken bi yandan da burnundan çek, dişlerin "hıfsss" diye içeri tahrik edici bi nefes çeksin dumanla beraber. Yalnız dikkat hocam! Eğer beceremeyip bir an için "höhh" diye kusan ejderha gibi görüş çizgini kaybedecek birsis yaratırsan, öksürürsen, hapşurursan veya burnun akarsa sıçtın, dön arkanı kaç. Alıştırmaların meyvesini verdiyse muvaffak olabildiysen işte sigarayı göz temasını kaybetmeden ve gözlerini kırpmayıp ifadeni kaybetmeden sigarayı tuttuğun elinin ters istikametine doğru tıp diye fıçı fıçı fıçı diye döndürerek at. Artık burnundan çekemediğin son nefesi dışarı yavaşça verirken aranızda bir anlık ince bir duman ipi veya sis oluşursa bu iyidir, panik yapma. 2) Sen bu kadar uzun gibi süren ama taş çatlasa 90 saniye süren ritüelini sürdürürken içindeki kıpırtılara ve heycana kapılıp da sessizlikten ürküp saçma salak konuşmaya çalışırsa hiç dinleme. Dinle diye söylemiyo zaten merak da etme, sözlü yapmıycak seni, rahat ol. Çünkü kızlar gerginken konuşurlar. Hep konuşurlar ama gerilince, akıllarına seks üşüşünce, ay kuku suyum alttan belli oluyo mu?, kaymakamı beğenecek mi? hangi pozisyonla başlasa?.... vs. düşünceleri akın edince ellerini kollarını koyacak yer bulamazlar, kah saçlarıyla oynar, kah farketmeden ileri geri sallanırlar (ki ayakları X gibi çaprazsa bu sallanmadan ayrı bi tahrik olmayı da başarırlar) falan filan. Özetle dinleme. Tamam yukarıdaki işlemler tamamsa ve hala omzuna "Birader bi baksana?" sesine ait bir el oturmadıysa veya daha da kötüsü boş bulunup, bir anda çevrilip önce karnına, bükülünce taşaklarına, daha da bükülünce yüzüne artık yere de düşünce nerene gelirse tekmeler falan yemediysen işler tıkırında. En az yarım saat sonra aksiyon başlayacak. Bu işlemler başarılıysa en son seni sigaranı atmış ve caylanın gözlere kitlenmiş olarak bulmalıyım. Zaman durmuşçasına yavaş 1-2 adımla avına yaklaş usul usul. Sol bacağına ceylanın bacak arasına doğru hafifçe sok. (ama adımları ööle bi ağırdan hesapla ki son adımında sol bacak zaten orada olsun) Sol kolunla kızı kendine doğru hafifçe çekerken (belini kırma a.q.) ööle bi yap ki elinde ne kızın popsunda olsun ne de (giymişse) sütyen kopçasında. Tam bööle bel kavisinin kuyruk sokumuna yaklaştığı o tarafsız bölgeye getir. Orta ya da serçe parmağın iki yanak arası kıvrımın başlangıcına tüye dokunmakla kumda parmak izi çıkartmak arası bir sertlikte dokunsun. Ceylan zaten sen çekince ani ve kısacık, belkide azıcık tiz sesle karışık bir "hıh!" iniltisi verebilir. (bu bir enstrüman çalmak gibidir ve kadın vücudu dünyadaki en karmaşık enstrüman. Doğru noktaları bilip, doğru sertlikleri uygulayabilirsen hiç bir sanatçının üretemediği emprovize ve sana özel bestelere haiz olabilirsin ki gözlerin bile dolar bundan). Bu inilti, evet bildin, iyiye elamet. Kız dudaklarına doğru yelteniri gibi kafanı yavaşça yaklaştır. (Kaçırabilir veya farketmeden o da aynını yapabilir, farketmez, ipler senin elinde. Ne yapsa seni işine gelecek bi durum yarattın. Şah mat gibi.) Tam yaklaşmıken birazcık hızlıca kızın sol kulağına eğil. Sıcak nefesini vererek kısık, puslu, boğuk, göğüs kafesinden gelen, iç gıcıklayan, titreten bir sesle: "Seni bekliyordum...." de söz bitince azıcık daha nefes devam etsin ve öyle bi söyle ki sanki 1 saattir değil de suyu bekleyen çöl kumları kadar uzun süredir bekliyomuşsun gibi ;) Çaktın? Kafanı çektiğinde kızın gözlerini kapalı bulabilirsin. Bu anda kızın yanak-dudak kenarı kesişim kümesin salyasız, dokundurmaktan hallice, minik bir buse kondurmak tamamen opsiyonel ve şartlara göre karar verilir. Çek kızı belinden usulca. Götür yolcu koltuğuna. Hanımefendi olduğunu unutmadan kapıyı aç, oturt. (Kız sevişmek istiyo diye orospu değil a.q. Zaten bu zihniyet yüzünden biz açız ya. A.larına Q.duklarım! Erkeklikten utandırdınız lan ipneler!) Kapıyı kapat. Önden dolan, ürkmesin. Kendinden emin yürü. Araca bin. Aracı çalıştır, güzel bi müzik aç ve sor: "Nereye gitmek istersin? Sen, ben?" "Sen!" derse: Kanka evi ayarla önceden. Çok beğenirse sapığın olur. Başına boş yere bela. Sonra göt diye korkarken çükten oluverirsin bi gün. Bırak kankanın çükünü kessinler ya da hayrına ona da ekmek çıkmış olsun şans eseri "Ben!" derse: Gene de sen temkinli yaklaş ve sor: "Hoş... peki otel odası fantazisine ne dersin?" "Uyar" derse çek güzel manzaralı bi otel odasına, "Ama sana sirprizlerim var, bana gelmen lazım" derse de korkuyla karışık bir merak duygun olacak ki o noktadan sonra ben gitme desem de merakın ağır -illa ki- basacak. E artık burdan sonrasını da bi zahmet anlatmıyım di mi? Benim yatak tekniklerim de bana kalsın. Mesela: - Yatakta 3 posta artarda, boşalmadan vücudunu nasıl tantraya mantraya, hakan şükür hayal etmelere sapmadan kolayca kontrol edersin? - En az aralıksız 4 saat süren bir zevk çılgınlığı nasıl yaşatılır? Tempo nasıl ve neye göre ayarlanır? - Kadın dövmeden nasıl salya sümük ağlatılır ve dahasını da ister (ki hala devam ederken, müsrifler bence) Gibi gibi gibi..... Bunlar şimdilik bana kalsın. Zaten yaptım yapacağım en büyük kıyağı da allahtan burayı okuyan kimse yok henüz. Siz bu senaryoyu her siyah pardösülü güneş gözlüklü adama "Matrix a.q." klişesini yapıştırdığınız gibi bir toplu salaklığa çevirene kadar ben çoktan ekmeğimi yemiş işimi bitirmiş olurum. Artık düşünme sırası sizde!
Ya bak nerden başlayan yazı nereye geldi a.q. Bi de bugün "yazcak bişeyim yok zorlamasam mı?" diyodum. Belki de senarist falan olmalıyım (yok hollywoodda değil, bayanlara yönelik porno sektöründe) Batarken ay ardından tepelerin, geldi veda zamanı benim gibilerinin... Gelecek hafta başına kadar hepinize en az 1 puan diliyorum ve sizi uğurluyorum.
Nikah by Halil Koçak feat. Ajda Pekkan on Grooveshark "Erkek bolluğu adam kıtlığı var bu ülkede!" derdim her dost meclisinde iki kadehin bi dublenin peşine... Nitekim bugün başımdan geçen olayla birlikte mahallemde olan olayların çığrından çıktığına ve bu olayın da bardağı taşıran son nokta olduğuna kanaat getirdim. Şöyle ki sabah 10 sularında sigara alayım diye çktım evden. Sabahın serinliği halen devam etmekte, gök masmavi, bulutlar pamuk pamuk, tam bir "hayat ne de güzel a.q." havası hakim. Güzel güzel yürüyüp (bu arada bizim burda mini şortlarla, bir karış eteklerle çantaya sığabilecek köpekleri dolaştırma faslı açılmış lan. Ben nasıl kaçırdım a.q.?) dükkana girdim. "Abi iki ince mavi tekel 2000 versene" dedim, aldım, çıktım. Canım bu havada hemencecik eve dönmek istemediğinden kelli dükkanın önündeki parkın yamacındaki nadir olarak boş bulunan çardaklardan birine kelepir ikinci el araba kapatmış adamın şark kurnazlığıyla atladım. İkinci dalın ortalarında falandım, (ne güzel de çalıların arasında kalıyo hiç bişey görünmüyo diye) dalı daşşağı yaymış tüttürüyodum, bi yandan da aklımda dünkü popolar dans ediyodu, düşündükçe popolar güzelleşiyodu, bir nevi algıda sıçıcılık benimkisi, ki amcanın teki geldi ve; "Raatsız ooma, raatsız ooma yeenim!" diye diye uzun sürede bünyede zaptedildikten sonra taze sıçılmış bok misali tüneyi verdi masamın dört bi yanını çevreleyen banklardan birinin köşesine. "Du bakalım ne çıkcak hacı..." diye düşünürken kendi kendime amca gene çok ısrar etmişimcesine lafa daldı: - Nerelisin yeenim? - Buralıyım amca. - Ne iş yaparsın? - (şimdi gireceğim iş) yapıyorum amca. Ben ....'yım. - O ....larda falan çalışıyonuz dee mi? - He amca - Devlet mi özel mi? - (yuh a.q.) Devlet gibi özel gibi. İçiçe yakın ilişkili amca. - Ooo iyi iyi.... ???????...... Adın ne? - .... amca. - He... Heh Ziya bey. (ne ziyası a.q. Ziya mı dedik? Murtaza desem bile Ziyaya daha çok benziyor) - He amca he. - Evli misin Ziya bey oğlum? - Yok amca. - Yaş kaç? - 27 amca. - Ooğğğğ yaşın gelmiş de geçiyo Ziya bey. - (Sktr pzvnk) Yok be amcacım. Daha var. Ayrıca etrafta sizin zamanınızdaki gibi kadın da yok ki be amcacım. Hepsi para derdinde. (Sevişmeyi beceremiyolar iki tavuğa bi su veremiyesiceler diyemedim tabi). Yok kaç ev var, yok kaç araba var, benim üstüme napcan, ben çok namusluyum ayağındalar ama bi araştırsan altından kim bilir neler çıkacak. Hadi bunların hepsini de geçtim, hayatın gerçekleri der kabul ederim de kafa anlaşmazsa napcam amca? Kavun değil ki dibini yokliyim gül değil ki içini kokliyim de seçeyim. Bildiğin kumar senin anlıycaan. İyi dersin kötü çıkar kötü bellersin iyi çıkar. Şans. Zamanı gelince olur. Olcakla ölceğe çare yok. Alnına ne yazıldıysa o. (çünkü baktım "daha var" dan sonra adamın balata yanmış, bön bön bakıyo. Yani ağzım kıpırdadığı için sözümün bitmediğini idrak ediyo ama kafasındaki kırk tilkiyle kah horon düzeni kuruyo kah kale önüne defans falan çekiyo. Ben de yapıştırdım orda klişe laflar. Basma kalıplar beyincağzında oturacak bazı yerler bulmuş olsalar gerek ki benzini bittikten sonra tekrar deposu doldurulan bir arabanın ilk marşı gibi sallaya titreye kendine geldi, gözler büyüdü, ağzından bişiler aktı, görmiyim diye eliyle kapadı. Zaten o saatten sonra konuşmanın gidişine göre ne söylemiş olabileceğini tahmin etmek ve ağzının önüne dayadığı elinin arasından her cümlede kaçmayı başarabilen bir-iki kelimenin oluşturduğu noktaları birleştirerek sonunda yıldız, fil, şemsiye gibi figürlere.... yanlış oldu. o başka hikaye. Yani özetle adamın söylediklerini tahmin edip tahminlere cevap verdim. Bak, oku!) - (ben sanki bi kamyon laf saymamışçasıma) Ama artık yaşın gelmiş, evlenmen lazım. - (Mutaassıp Amelelerin Lideri. Kafa almadı özet geçiyim) "Kadın" yok! Am...ca. - Yaaağ yaağ haklısın Ziya bey oğlum. Bak benim beş çocuk var. Üçünü everdim. Biri şimdi İstanbulda, dohtor. "Yok baba. Bi evimi alayım, arabamı alayım, düzenimi kurayım, sonra..." diyo. Ben de ilişmiyorum ona. Evde bi gızım var. Daha sana inanolsun (nası bi cümle la bu? Şair burda ne demek istedi ki?) bi kere de bi kere buralara çıkıp dolandıklığı yoktur. (Sanki bana kıçı kırık geri kalmış semt aslında Amsterdam Red Light District a.q.) - Ne güzel amca. (baştan savma mode: on!) - Bak ünüversiteyi de bitirttim. İşletme bitirdi. Ehliyetini aldırdım. Dedim "lağzım olur, al şimdiden". Bi de bilgisayar sertifikası aldırdım. Oturuyo şimdi evde. İş yok. - (Yuh a.q. Bilgisayar sertfikası mı dedi yannış mı duydum? Yerde gökte bulunmaz nimet lan! Kaçırmayım kelepir kapatmak lazım!.... pfff a.q.) Ne güzel amca (combo x2) - O da sen gibi diyyo. "Yok evlenmiycem" diyo. - Ne güzel amca (combo x3 FINISH HIM!) - Öyle amma evlenmek lazım. Bi gız bulcan. Aileler tanışcak, görüşcek, birbirlerini severlerse sen de izin istiycen. Çıkıcan, görüşcen, konuşcan. Bakcan anlaşabiliğyon mu? Bu zaten bi altı ayını alır. Takarsın bi nişan. Geri kalan altı ayda daha bi tanırsın. Sonra allahın emri peygamberin kavliyle evlenirsiniz. Başka türlü olmaz. (Yuh a.q. Amca taş devrinden kalma, sağlam temelli, görücü usulünden halli bir yöntemi bana mutlak ve somut evlenme metodu olarak diretmekle ve ısrar etmekle kalmıyo bi de tutmuş en son yapılacak şeyi ilk yaptırarak en önce aileleri tanıştırıyo. Lan aileler mi evlencek? Gerçi ülkemizdeki bu çarpık biricik aile düzenimizde Amca kaynına, dede baldıza, herkes toplanıp küçük yengeye sırayla ve buna müteakip eş zamanlı dalarak günü noktalıyorlarsa, amca da nalıncı keseri gibi olayı kendine yokntuyodur. Normal. [Flash TV saolsun. Hayattan ve ülkeden soğutmakla kalmayıp, bilgimi, görgümü artırarak götümü de kurtarmış oldu bi yerde] Lan daha bi hafta önce mi ne? 18-19 yaşındaki genç kız kendisini evlenme vaadiyle kandıran erkek arkadaşını 4 kız arkadaşı/kız akrabası ile birlikte bi minibüse atıp, dağa kaldırıp, işkence edip, finalde de pipisini kestikten sonra içinde beş kilo bebe boku olan bebek bezi gibi hareket halindeki minibüsten atıp kaçmadılar mı? Daha çocuun 40'ı çıkmadı lan 40'ı 40'ı! Neyse konuya dön.) - Amca işin içine aileler girdikten sonra zorlaşır. - Yok! Onnar bilcekler, izin vercekler, görüşceksiniz. ............. (Dingil dingil olduğunu bilmezmiş. Bu da bi felsefe işte.) (Bi süre sonra) -Amca senin kız kaç yaşında? - 30. (ama bana daha çok "OTUZ!!! OOOOO TUUUU ZZZZZZ!30 A.Q.!" gibi geldi. Ne yalan söyliyim.) - (yalancıktan, kandırıkçılıkcıktan) Aa. İyimiş amca. Hiç zorlama. Daha çok zamanı var. (Lan ya bu kız gerçekten amcanın düşündüğü gibi bi tip ve benim öncelerde bahsettiğim gibi kukusu pörsümüş, buruşmuş, örümcek ağı tutmuş, belki de alaturka tuvaletlerin birinde sıçma pozisyonundayken düşmüş. Ya da... ya da.. ya da... ya da... Amcayı bu güne kadar tek ayak üstünde sikmiş de adamcağız kalp krizi geçmesin diye oscarlık bir performans ile bu güne kadar idare etmiş. Durum 2. gibiyse. Helal olsun lan! İşte özgürlüğüne düşkün ama ailenin değerini de anlamış ulvi, olgun, fenafillah mertebesinde bir kadın. Getirin alnından öpücem, beni götürün ayağını silicem, kendisini denk getirebilemezsem bile ebesini bulup susuz sabunsuz sikicem!) Amca: Yaa biz de işte ööle diyoz da hayırlısı. Ben: Evet amca evet, gelin ata binmiş ya nasip demiş (FATALITY! Bu laftan sonra kabul görüp onaylanmamanız imkansız. At ve kadınların 3. türden sıradışı yakın münasebetlerine düşkünlüğümüzden midir nedir? Bana kim bu lafı dese sanki gelin şunu demek istemiş gibi hayal ediyorum: "Şimdi evlendik, aha gidiyoz ata da bindik amma bu Kıpçakların İrecebin Torununun da çükü de bamyadan halliceymiş. Aşşa göyden Halime dediydi. Samanlıkta artık dayanamamış zavallı kendi işini saman sokarak çözmüş, o bile daha dik ve kalındı diyodu bana. Yok yok olmadı ben bu atı kaçırayım. Su verilmemiş tomruk gibi mal var bu atta. Ormanda, kuytuda ben işimi bi halledeyim de sonra beni kaçırıp tecavüz ettiler diye uyuturum kerizleri." - Yaa Ziya bey evladım doğru diyosun. (Baktım sarpa sarıyo, ben arkadan cızzz) - Hadi amca kal sağlıcakla. Benim işler var gidip onları halledeyim. - Hoömnğkaruskfl kasmıclvrenı! (Burayı hiç mi hiç anlamadım ama ya çok pis küfür yedim ya çok güzel uğurlandım) Özet olarak herifçioğlu gözüne kestirmiş beni gelmiş kızını kakalamaya çalışıyo. La bi sktr gt lan göt! Kör mü yamıycan topal mı sokturcan! Tamam onlar da insan çok büyük saygım var ama benim emdiğim süt çiğdi. Biliyorum kendimi. Darülaceze de değilim düşkünler yurdu da. Lütfen ama, lütfen! E kızlar yandaki videodaki şarkıdaki modda takıldıkları sürece de bu tip eylemler de kaçınılmaz olarak bizim kültürümüzde ve sosyal yapımızda artarak çoğalacak. Hazır olun!
-------------------O-------------------O---------------------O-----------------------------O-------------------- Sıkılmayanlar için devam edelim (Round 2) Tabi başta savunduğum savı sadece yukarıdaki tek bir istisnai örneğe dayandırmadım. Şöyle ki; Eskiden nasıldı? Erkek tahsilini bitirir, askerlik aradan çıkartılır, bi baltaya sap olunur sonra akraba, konu-komuşu networkü ile civarlarda eli yüzü düzgün, helal süt emmiş, dürüst, ahlaklı vs.vs.vs (hepsi klişe ve ütopik) bir kız araştırılır, bulunur bulunmaz gidilir, görücü olarak görülür, akabinde istenilir, evlenilir. Bu tür evliliklerin çok küçük bir kısmına çok büyük saygım var. Taraflar birbirlerini tanımadan evlendiklerinden kelli evliliklerinin her gününde birbirlerinde yeni bişeyler keşfediyolar. Oyun bitmiyo yani hacı. Her gün bir tazelik, her gün bir merak: "Acaba daha ne var?" diye diye diye diye...... Bi bakıyosun dillere destan, 60-70 senelik olmasına rağmen ilk günün heyecanına haiz evlilikler olmuşlar. Bu tip gördüğüm her çifte saygım sonsuz, Allah ayırmasın dar güne düşürmesin dinimiz sübhaneke amin! Geri kalanı mı? Geri kalanında ya koca manyak çıkıyo kutuyu açtığında içinden ya da karı. Çevrelerinde hoş karşılanmıyosa da, henüz toylar seslerini de çıkartamazlar, 30-40 sene çekiyolar bu kahır dolu hayatı, sonra biri diğerine boşanma davası, boy boy ya da kundaklı çocuklar, ya düzgünce ayrılıp yollara gidiliyo (ki en düşük ihtimal bu sanki) ya da gene taraflardan biri (kadın-erkek farketmez) psikopat çıkıp çatılara çıkıyo, kendini kesiyo, bebesini kesiyo, gidip eşini kaçırıp kesiyo.... kesiyo da kesiyo. Yazık! Çok dağılmadan devam. Peki şimdi durum nasıl? Çok kafa açmıyim mala anlatırcasına. Ben diyim siz anlayın. İki kelime: Tam tersi! Gene geçenlerde yukarı apartmana giricem. Apartmanın tonton teyzoşları oturmuşlar ön bahçeden bozma aralığımsı kısımdaki bankta. Bişiyler söylüyolar, kıkırdaşıyolar vs. Sanırsın 15 yaşında çıtırlar. Sonradan anladım. Annem ardımdan gelirken onu çevirmişler, yanlarına çağırmışlar. "Ya..." demişler "karşı apartmanda ak pak, ay gibi bi kızımız var. Doktor çıkmış. Bekar, tazecik. Senin oğlan da geldi çağına. Biz kıza sorduk; "Bi gelsin göreyim" dedi" (Sktr amcık hoşafı! Sergi malımıyım ben? Hergün geçiyom sokaktan! Tak gözlüklerini de bak bi arkamdan çok meraklıysan. Tööbe tööbe!!!!!)
"Ne dersin kızım? Bi gösterelim mi?" (Balık baştan kokar hacı! Ben bu dünyaya geldiğimde de amcalara, teyzelere, ablalara gösteriliyodum (evet pipim) hala da devir aynı a.q.) Annem: "Yok teyzeeeem. Onun kız arkadaşı var. Evlencek onlar. Yok hiç söylemeyin aman haaa. Çok kırar sizi aman haaa" diyerek savuşturmuş teyzeleri. Sonra bana anlattı ve çok tuhafıma geldi. Belki daha tuhaf olan şey bu olayın bana tuhaf gelmiş olmasıydı.... (çok tuhaf çok...) (Beş tuhafa'a bir bardak) Savımı destekleyen ikinci anektodum da budur ve burada uzatmamak için yazmadığım ve buna benzer kızın erkek, benim kız yerine konulduğum hikayelerim. --------O-----------------O-----------------------O--------------------------O------------------------- Yola Devam by Flört on Grooveshark Sardıysa devam kaptan...
Üç sav yetecektir diye düşünürek sonuncuya geçelim: Ben sigara içerim. Evde de içerim ama hiç hazzetmem. Leş gibi kokar bütün kumaşlar, perdeler, duvarlar, kıyafetler falan filan. Bırakcam zaten bu mereti de. 1 Eylül son tarihimdir. Gelin beraber bırakalım. Çok pis beyin mıncıklama tüyolarım var haa. Neyse... Ben de çıkıp balkonda filan içiyorum hafa güzelken. E malum mevsim yaz. Hava sıcak. T-shirt v.s terletiyo çok. Ev hali de var, erkekliğin yegane ayrıcalığı da. Ben de çıkartıyorum t-shirt atleti evde donla falan dolanıyorum. Bizim ev en üst katta. Ööle çok kişi görmez diye de rahatım. Yan apartmanın bize cephesinde pencere yok. Diğer apartmanlar da bizden ya alçaktalar ya da uzaktalar. Günlerden bi gün ben gene çıktım sigara içiyorum. Karşıdan kısacık bi yansıma gözümü çeldi. (Annanısskm! dedim yani) Biraz dikkatli bakıp nerden geldiğini araştırınca farkettim ki bu işin kaynağı bizim alt sokaktaki evin en üst katındaki bir dairenin salonu! Peki bu işin failleri kimdi ki? Cam mı, dönen CD mi, ne yani? Hop gözleri kısmak suretiyl 1,5x zoom ve ne göreyim? İkisi genç biri yaşlı üç kadın! (Tahminen anne ve kızları) Ellerinde birer tane dürbün! (Bi tane de yetmiyo hepsinin hususi dürbünleri var lan) Beni dikizleyip yalanıyolar, kikirdeşiyolar falan. Farkettiğimi farketmemiş olacaklar ki ben kadınların nasıl olabileceklerini öğrenebildim. Hadi bize öyle bi durumda anatomik olarak bi haller oluyo, kan yukardan aşağıları basıyo, büyüyen dalga rahatsızlık veriyo biz de arazi şartlarına uyum ve adabı muaşerete uygun düzgün kamuflaj için vites değiştiriyoruz. Tamam da ablacım sizde takım yok taklavat yok. Neden üçünüz birden vites değiştiriyosunuz ki? Bi de ba ba ba üçü birden!? Kızlara mı beğeniliyoruz anneye mi belli değil. Belki de üçüne birden. (Çok hoş olmaz mıydı? Avrupa stili. Anne destekli, tecrübeli yardım eşliğinde zevklerden zevk beğen. İliği, kemiği, siniri bırak gel.) Bir an için düşünemedim ve refleks olarak (nedense?) memelerimi kapadım!? Farkettiğimi anladılar ve bi pandanema koptu o tarafta, perdeler çekildi önce, sonra perde arasından kaçamak bakışlar falan, en sonunda ortalık süt liman. Sonra sonra kendi kendime: "Lan sen neye utanıyosun azgın teke? "Yiğidin malı meydandadır!" sloganının neresi beyninde naçizane bir yere sahip olamadı?" diyerek sere serpe açıldım saçıldım. Çok değil bi kaç gün sonra annem rica etti. "Ooolum. Ben çıkamıyorum, korkuyorum, başım dönüyo. Sen çık da şu salonun camlarını bi siliver." Emrin baş üstüne arzular şelale anam. Yaparız evelallah. Gene aynı tipimle (donlu, atletsiz) çıktım bastıra bastıra camları ovalıyorum. Baktım bunlar gene yazlık açık hava sinemasını kaçak izleyen heyecanlı ergenler modunda üşüşmüşler cama. "Allaaaah" dedim kendi kendime "Gün bugündür! Kavga başa kuzgun leşe! Çıkar baştan olm! Kim tutar seni?" Ben o saatten sonra bir bastırıyorum cama, pazular bi çıkıyo. Öteki elle camdan destek alıp dışarı sarkıyorum adonisler şişiyo. Dışarıdan camın önüne çömeliyorum bacak kasları ve sevdiğim popom çıkıyo. Ben o camı o kadar çok sildim ki o gün kadınların gitmesi gerekip de perdeleri kapadıklarında camın önceki kirliliğine kıyasla daha çok çizik vardı. Sanki cam incelmişti a.q. Çok uzatmadan toparlayayım. Kıssadan hisse vardığım sonuç: "Bu ülkede adam kıtlığı var usta!" bu yüzden hangi kız adam bulsa 40 yıllık azgın bakire misali, psikopatlarcasına sardırıyo ama gene de Ankara 10 - 0 Ben. El mahkum, elimden geldiğince manuel takılıyorum emanuelle. Ne kaçırdıklarını ya bilmiyolar ya da bilip yatakta ölmekten korkuyolar. Sizlere kadınların temennisi olan aşağıdaki şarkıyla veda ederken gözleriniz hep popolar, memeler, kukular, beller görsün diye de dua ediyorum.