23 Eylül 2013 Pazartesi

Karışma abi kimsenin işine...

As I Sat Sadly by Her Side by Nick Cave & The Bad Seeds on Grooveshark

Kimse benim arkamdan 

"Çok yakışıklı çocuk abi!" 
"Çok seksi çocuk abi!"
"Bi gece yatağa atsam keşke kızıım!"
"Ah bütün gece içimi doldursa..." vb...

şeyler söylemedi!

Söyledilerse de ben bilmiyorum.
Biliyorduysam da artık hatırlamıyorum.

Sahi, birşeyi (kendin deneyimleyerek ya da deneyimlemeyerek) bilmiyosan,
ya da hatırlamıyorsan (artık ya da hiç)...
Sahi, öyle bişey olmuş mudur gerçekten?

Belki de eğitimin (pardon öğretimin) bu kadar zor olmasının nedeni bu olabilir, ha?
Özellikle bu içerikte doğrudan alakalı bir örnek olarak tarih dersleri!

Benim tarihçilerim hep olaya bir adli vaka dedektifi gözüyle yaklaştıkları için hem tarihi severdim
hem de göreceli olarak bir sayısalcıya göre başarılıydım (öss'de tek yanlış, o da kargacık burgacık mantalite hatalı bi soruydu bencee). Tarihi somut, ezberci bilgiler yığınından ziyade ipuçları bulunup yorumlar yapılacak bir alan olarak görmek daha güzel.

Neyse buraya nerden geldik...? (oku oku oku.... hah)

Abicim kimse beni arzulamamış gibiyim.
Bugün rağbet olmasa bizim manav bile domatesleri (hiç sevmem!) tezgahtan kaldırır.
Peki ya bigün tanrı (varsayalım ki var) beni vitrininden kaldırmaya karar verirse n'olcak?
"Ben bir meta değilim!" diye kıçı yanmış çakma feminist cümleleri mi kurcam sivrisinek osuruğu tonunda çıkacak sesimle haşmetli bir tanrıya!?! Pehhh yok öyle gerçeklik!

Başka bir deyişle insan arzulamak kadar arzulanmak da istiyo ya!
Valla ben istiyorum. Ekmek çıksın diye değil, egom şişsin azıcık diye.
Ordan bir sürü erotik enerji (aka. libido) sentezleyip, harmanlayıp başka alanlarına yönlendireceğim hayatımın.

**********

Çok uğraştım hacılar, çok!
Ona iltifat, buna flört, şuna latife, berikine yazma...... liste uzayıp gidiyo...
Tamam, çok eğlenceliydi (hala öyle >:] ) ama para yatırıp faiz almayı beklerken zarara girdiğiniz bir likit yatırım fonu gibi bu. Likit bile değil, bildiğin borsa ya da kumar!

Bak şu sıradaki şarkıda çok güzel özetlemiş:

"...And people who are uglier than you and I 
They take what they need, and just leave...
...And people who are weaker than you and I 
They take what they want from life...
"

Kadınlar, kadınlar...
"Genelleme yapma!" diyolar, kendileri de sevmedikleri bir güruhun içine dahil edilip yargılanacaklar gibi. Çürük zannedilip diğer domateslerle birlikte kenara atılacaklarmış gibi...
Genelleme.... sahi nedir ki genelleme?

Herkesin genellemesi kendine diye genel geçer bi cümle kurmak istemezdim ama şimdi iniyorum köklerine.
Senin gerçekliğinle benim gerçekliğim bir mi mesela?
Bi gün seninle aynı sınıfa girdik ve hoca bi tablo kaldırdı tek renk ve dedi ki;
"İşte bu rengin adı (renk ne a.q.? o sıralarda) kırmızı! Bunu böyle belleyin çocuklar!"

Ok içimiz rahatladı. Artık bu renk denen bissürü şeyden bir tanesinin bir adı var.
Ben gelip sana, sen gelip bana "Kırmızı" dedinmiydi anlaşcaz çok güzel. Ne de olsa aynı şeyi gördük ya abicim ;)

BOK ANLAŞCAZ!

Senin gördüğün kırmızıyla benimkinin aynı olduğu ön yargısına ne çabuk düştün be küçüğüm?
Ama yoook haşmet baabları siz onu benimle aynı ortamda gördünüz ya, sizin bildiinizi biliyorumdur ben de. Çünkü bu böyledir di mi? Kurcalamaya gerek yok. Çok somut (!?) çok bilimsel, çok çok çok.... sktr gt bi zhmt.

Belki bu yanılsamadan ötürüdür ki sen kırmızıyı severken ben tiksiniyorumdur. Yoksa maviyi, siyahi sevmeyen ölsündü amma ve lakin ki öyle değildir di mi? 7 milyar insanat var bu dünyada, azaldıını da görmedim ;)

Hadi yola geri dönelim. 

Sen genellemeyi kendince, kendi yaşadıklarından yola çıkarak, geldiin noktaya kadar çevren için yaparsın, bense benimkiler için.
Eğer gerçekten mutlak bir "genel" olsa bile evrende, benimkisi onun sadece trilyonlarda birisi kadardır ki bu bile gayet de "özellemedir" di mi?

Bir ikincisi de ben mühendisim arkadaş. Sonuç odaklıyım, süreç iyileştiririm.
Bu dünyada varsayımlar, genellemeler, salatalıklar, tüme varımlar, tümden gelimler falan olmasa kusura bakma ama şu anda bilim de boka sarmış mahalle dedikodusundan ileri gidememişti (Örn: Einstein da herşey göreceli; zaman, hız, konum vs. diyo amma ben pek de inanmadım. Bak iki saat geçti bile goygoyla, e a.q. sana da geçti bana da geçti ikimize de geçirdi daha ne görecesinden, reltivitisinden bahsediyon teres. Hasılı sağlam papuç deil bu denyo. Saçı başı dili de bi garip, deli mi ne? - Nasılmış?- )

Şu anda bu satırları okuduğun monitör, konuşmaktan başka her bok için kullandığın cep telefonun, seni bi yerden bi yere nakleden taşıtlar, sıcak suyu aldığın kombin/kazanın/kalorifer sistemin vs. hepsi ama hepsi kocaman evrenden küçücük sistemlerin soyutlanması için yapılan varsayımlar sayesinde varlar.

Kısaca, ben herkes için farklı alan ayıramam beynimde. Tanıdıkça, tattıkça, gördükçe, öğrendkçe sınırlarım genişler kalıplarım ferahlar. Ama bugünün şartları bu yarın... kim bilir?

Dün memeler safi seks objeleriyken bugün önceye ek olarak şevkat, huzur gibi kavramları çağırıştırıyolar.

Şimdi sen gelip benim bu genellememe katılırken hiç tahta göğüslü kadınlardan, kakanem karıların bok kokulu inek memesinden hallice topaklarından dem vurmuyosun? ne bu iki yüzlülük? bi sktrn gdn ltfn.

Ara özetle, ben genellerim arkadaş. Aramızdaki fark: ben genellediğimi biliyorum sen de benim genellediğimi biliyosun ama iğneyi kendine çuvaldızı bana batrmak egon için daha hayırlı. 

Kadınları da genelliyorum çünkü ayrı  ayrı ele alsam yüzeysel hesapla 3,500,000,000 farklı kadın var. Bunların sadece milyonda biriyle bile münsaebetim olabilse hayatım boyunca, her birinin de en azından 20 farklı modu olsa (ah canım çok safım di mi? neyse bozma yavrucağı, anladın sen olayı) 70,000 farklı tipi bırak beynimi hiç bi yerimde tutamam daaa. 

Şu andaki kadın bakış açım da yukardaki şarkının paylaştığım kısımları kadar:

Alacaklarını alıp sktrp giderler. 

Kalsınlar diye dayatmıyorum ama döndüklerinde bulacaklarına da aşırı emin gibiler.

Hayır ben zevk almıyo muyum bu süreçte? 
Muhakkak ki sınırlı-sorunlu bir zevk alıyorum ama bir-iki saf beklentiyle.
Yoksa hiçbir ilişki çıkardan uzak, cennetten çıkma saflıkta demedim, demiyorum, diyebilceğimden emin değilim; bilakis tam tersidir bütün ilişkiler için.
Ama işte beklentiler sorun kaynağıdır.
Halbuse taleplerimi çok açık ve net olarak ifade edebildiğime inanıyodum ama ya ben yanlışım ya onların işine gelmiyo.

Aynı bu şu videodaki gibiyim. Gururla söylüyorum ki küçükken de böyleydim hala da böyleyim sanırım. Düşsem de kalkıp gene yine tekrar tekrar denedim.

Videonun devamı yok, olsa şöyle bi sahne olacak:
Bunnarın yanından başka bi kız çooocuuu geçiyo, oğlan direkt işlemi yarıda kesip diğerine yöneliyo ve ÇAAT! o anda kıyamet kopuyo, bu istemem yan cebimeci kızımız çocuun beşinde kuyruk oluyo. Ya bi sktr gt ltfn. 

Diğer bi video daha vardı ama bulamadım. Bulsam destekliycekti. 
Bi kız bi oğlan oynuyolar. Oğlan oyuncakla oynuyo, kızın sevdiği bişey deil ama el koyup yana alıyo. Oynamıyo ama alıyo. Oğlan başka bi oyuncağa yöneliyo. Kız gene aynısını yapıyo..... bööle bööle gidiyo. Bilenler anımsamışlardır.

Yalan mı şimdi? Bütün ilişkilerinizi düşünün.

Bişeyin değerini hatun değil, kukunun sahibi değil, onu arzulayan taraf belirliyo.
Çok talep edersen otomatikman arz azalıyo piyasaya. Hem de hunharca hem de amaçsızca!?!

Hasılı hadi bitirelim yazıyı:

Ben artık kimsenin hayatına müdahil olmamaya gayret etcem hacılar. Karşıdan talep gelmezse.
E kızlarımız da aşırı prenses, aşırı güçlü, aşırı kendinden emin, aşırı aşırı oldukları için bayaaa bi süre baya baya sessizlik olacak herhalde hayatımda.

Hayır herşey iyi güzel hoş da kendimi vallahi "boyfriend substitute" gibi hissediyorum, hem de paf takımından acemi.

Kız sapken yandan bi tabela kalkıyo:
"Sevgili dışarı, A.Q.süz içeri!"

Ok oyundayım, şartlar lehime, zemin uygun, hava müsait, orta sahadan santra yaptık, aha da ceza sahasındayım, güzel çalımlar bunlar, 6lı 7li, aha kaleciyle karşı karşıyayım, aha şut çekicem:

"Emre de bana şöyle bi yüzük almış!" 

Aaaaah ulan, kaleci durdurdu!

"Dün gece Cenklen sabaha kadar skypetaydık...
Cemi çok seviyorum....
Cem ömrüm boyunca beklediğim adamdı....
Cem 15 lisan biliyo...
Cem yurtdışında ben de bu yaz oraya göçücem...
Cemin ailesi çok kafa...
Cem hep elit mekanlara takılır...
Cem cem cem cem cem cem cem ceeeeeeem CeEeEeĞğĞğĞğĞğğğğğğmmmmmmuuuaaağğğğ...."

Eaaah sikiCEM valla!
Gözüm dönse kızı ayırıp ben çıkıcam cemlen!?!

Sorduk mu karı sorduk mu? Bana ne ceminden? Tööbetööbe

Sonra akşam oluyo.
Ben bekliyorum içimden yükselen "şimdi nolcak a.q.?" sorusunun cevabını
ve o anda tabel gene kalkıyo bana girmek istercesine

"A.Q.süz dışarı, Sevgili içeri!"

Ooooh a.q.!
Evin badan rengini ben dinledim, gelinliğin modeline ben katkıda bulundum, düğün müzikleri, manikür, pedikür, yemek ve tatlı tarifleri, akşama giymelik elbisenin seçimi ve provaları, kahveler fallar, depresyonlar, kanlı adetler...... her boku püsürü ben çektim ama herifçi oğlu kaycak ıslak güvertelerde....

İsyan ediyorum arkadaş! 

Çünkü burda kendi kardeşlerime ihanetteyim!
Hayır hatuna o gözle baktım diye deil, zaten bakışın başka gözü yok!
Hatunun bütün bu angaryalarını çektim de pamuk gibi yatağa servis ettiğim için!
Ruhuna beynine makyaj ve masaj yapıp rahatlattım diye garibim de sanıyo ki kız çok kafa ve harbi!

Beyni skicek evliliğiniz boyunca sonra sorcan "Bu kız evlenince niye değişti" diye kendi kendine.

Cevap: Ben yokum artık a.q.! Tabi sana annatcak bana mı annatcak bu şafaktan sonra?


Kısa keselim aydın havası olsun, son söz olarak:

Ne kadar ekmek o kadar köfte bu saatten sonra, kusuruma bakma!

Darladıysam kusura kalmayın, gömdüm çok çok!





16 Eylül 2013 Pazartesi

Haberli olursam hazırlıklıyım...

Refugee by Oi Va Voi on Grooveshark

Orda masal burda hikaye şöyle bi fıkra var:

"Bi gün köye bi psikolog hanım geliyo ve bütün kadınları halk eğitim merkezine topluyolar.
Psikolog konuşuyo bişeyler anlatıyo ve diyo ki:

     -Ey hanımlar! Seks sadece kocalarınız için değil! Sizlerin de bundan zevk almaya sonuna kadar hakkınız var! Kocalarınız öpülmekten hoşlanıyolarsa siz de hoşlanmıyo musunuz? Kocalarınızın uyarılmaya hakları var da sizlerin yok mu? Kocalarınız orgazm yaşarken siz neden put gibi yatasınız....

Toplantı bitiyo Fadime eve dönerken düşünüyo düşünüyo...
Akşam oluyo, Temel geliyo, sofradalar, yemekler hazır.
Fadime diyo ki:

     - Temel biz her gece sevişiyoruz. İyi hoş tabi sevişelim aygırım. Ama ben de insanım, ben bi kadınım, benim de uyarılmaya ihtiyacım var. Beni anlıyo musun?

Temel anlıyorum diyo ama kafa bomboş tırıl tırıl dolanıyo düşünceler. "Neyse" diyo geçiştiriyo.

Ertesi sabah kahvaltıyı yapıyolar, Temel üstünü giyiyo, kapıdan çıkıyo.

Sonra bişeyi unutmuş gibi telaşla geri dönüyo ve Fadimeye diyo ki:

      - Bak kadın! Uyarmadı deme akşam seni çok pis sikicem!"


Kıssadan hisse ben de uyarılmak istiyorum be hacılar.
Ertesi gün çat diye sınav olsan içine oturmaz mı düşük not aldın diye?

1-2 ay önceden haberdar etmiyolar mı? "Sizi çok pis sikicez! Yağ mı sürüyosunuz, diyafram mı takıyosunuz bilmeyiz ama hazır olun" diyolar resmen.

La bu kadar pis bişeye bu kadar çok hazırlanırken seks gibi güzel bişeye neden tepeden düşme giriyoruz arkadaş?

Planımızı yapalım, akşam sevişcez diyelim. Ben de hem kendimi hazırlıyim, hem pozisyonlar düşüneyim, nerde ara vercez, nerde sigara, su, yemek, duş, nerde full pompa, yavaşlama, hızlanma vs. var bileyim.

Öteki türlü sanki geçerken İtalyaya uğramış gibi oluyo.
Salak salak iki fotoğraf çekiyosun aha bitmiş.
Halbuse ayarlasan kendini, foto çekindiin yerin bi arka sokağındaki dünyaca ünlü salaş meyhaneyi falan keşfetcen ;) çaktıın?

Hasılı kelam ya ben alkolü sigarayı bırakıp etrafta "Karı karı karı karı" "Bu gece seks, bu gece seks..." diye barzo barzo dolaşıp bütün zihinsel kaynaklarımı pipime yöneltip abaza olcam ya da bu işi medeni insanlar gibi planlayarak, kendimizi hazırlayarak yapcaz.

Eyyorlamam bu kadar.

Not: bööle dedim diye  5-10 dakkalık ayak üstü arabaya servis tadındaki dehşet sekslerim biterse çok üzülcem <: [

8 Eylül 2013 Pazar

Çirkin ördek yavruları cumhuriyeti...


Uzun süredir benzer şeyler düşünüyodum da çok egoist sanıyodum kendimi. Meğersem şu laf doğruymuş:

"Fazla mütevazi olma, öyle sanırlar!"

Nasıl yazsam, nasıl anlatsam diye için için kaygılanırken bi de ne hatırliim? Zaten yıllar öncesinde hayatın bütün derslerini teorilerini almışız da artık pratiğini yapıyomuşuz!

Bildiğim "en çirkin ördek yavrusu"ndan manidar bi parça gelsin a.q.;
Yasamak Istemem by Yavuz Çetin on Grooveshark


(Depresyona girdin, bozuldun, kırıldın, bıdı bıdı bıdı diyenin de a.q. Kibirini bırak da gel de ne demeye çalıştıımı anla be müslüman!)



    "Anne Ördek sabırla yumurtalarının kırılmasını bekliyordu. Vakit tamamlanınca ördek yavruları yumurtalarından çıkmaya başladılar. Fakat en son ve en büyük yumurta bir türlü kırılmıyordu. Sonunda yumurtanın beyaz kabuğu çatladı. Diğerlerinden daha gri ve farklı olan ördek yavrusunun küçük kafası göründü. Anne ördek yeni doğan yavruya bakarak ; 

"Umarım değişir.." dedi şevkatle. 

    Zaman ilerliyordu ama ördek yavrusunun rengi hala griydi. Kümesin bütün hayvanları onunla alay ediyorlar, ona "çirkin ördek yavrusu" diye sesleniyorlardı.
Zavallı yavru o kadar mutsuzdu ki sonunda uzaklara gitmeye karar verdi. Gün boyunca yürüdü gece olunca ise çok yorulmuştu. Mola verdi. Bir yanda açlık, bir yanda korku...Ama yapabileceği hiç bir şey olmadığından derin bir uykuya dalmakta gecikmedi.

    Ertesi sabah su sesleriyle gözlerini açtı. Geceyi yaban ördeklerinin çılgınca eğlendiği küçük bir göl kıyısında geçirdiğini anladı. Bu gürültücü arkadaşlarına kendini tanıtmaya hazırlanıyordu. Birden bir tüfek sesi ile irkildi. hiç zaman kaybetmeden oradan uzaklaştı. 

    Çok geçmemişti ki küçük ördek kendini bir çiftlikte buldu. Çiftliğin sahibi yaşlı kadın (allah yaşlı kadınlardan razı olsun, amin) onu doyurdu. Ateşin yanında uyumasına izin verdi. Fakat yavru ördek bir göl bulabilme umuduyla oradan da uzaklaştı. (Git a.q., arkandan "kaybedenler kulübü" falan desinler, sktr et, "insan ne zaman, nasıl ve ne kaybeder?" sorusunu bile yanıtlayamayanların yorumlarından bişi olmaz)

    Günlerce bir göl bulabilmek için rastgele yoluna devam etti. Sonunda bir göl kıyısına ulaştı. Bu arada yalnız başına yaşamayı öğreniyordu. Bu göl kıyısında yavru ördek gün geçtikçe büyüyordu. Kendisi farkında olmadan görüntüsü değişiyordu (cehalet mutluluktur, farketse bilekleri doğrardı şerefsizim) . Geçen kuğuları gördükçe onların asil duruşları ve güzel görünüşlerinden dolayı iç çekiyordu.

    İlkbaharda bir kuğu sürüsü gölün kıyısına yuva yapmaya geldi. Çirkin ördek yavrusuyla tanışmak için yaklaştılar. Fakat kendisini bu zarif kuşlarla arkadaşlık etmek için çok çirkin ve kaba buluyordu. Birden bire suda aksini gördü. O da ne!...
Kendisini güzel bir kuğuya dönüşmüş olduğunu fark etti.  Kuğu sürüsüne katıldı ve ömür boyu mutlu oldu. (...dinimiz sübhaneke amin!.. da ya bu kuğu sürüsü yok ya bütün kuğular da kendilerini ördek yavrusu falan sanıyolar!?)"


Kapanış şarkısı ve şiiri de bonus olsun:


Aklını, fikrini bırak da gel, kıskandırma;
Ben benimkileri kaybettim çoktan sayende
Ruhuna sarın, gel çırılçıplak
Zaten ikimizin de gönülleri pespaye....

(içimdeki şair hortladı a.q.)
Cennet by Ahmet Enes on Grooveshark